SİYASET

Deniz Yücel: AYM Yetkilerinin Kısıtlanması, Ülkenin ve Milletin Temeline Dinamit Koymaktan Farksızdır

38. Olağan Kurultay’ın ardından CHP Merkez Yönetim Kurulu bugün ilk toplantısını yaptı. CHP Genel Başkan Yardımcısı, Parti Sözcüsü Deniz Yücel; toplantı devam ederken düzenlediği basın toplantısı ile gündemi değerlendirdi.

Yücel, şunları söyledi:

“CHP olarak, 4-5 Kasım tarihlerinde, 38'inci Olağan Kurultayımızı gerçekleştirdik. Kurultayımız pek çok siyasi partiye örnek olacak şekilde bir demokrasi şöleni havasında geçti.Demokrasiyi tabandan tavana özümsemiş bir parti olarak delegelerimizin oyları ile 8’inci Genel Başkanımızı, Parti Meclisimizi ve Yüksek Disiplin Kurulu üyelerimizi seçtik. YDK Başkan ve Başkanvekili seçiminde de yine eşit temsil esasına uyuldu. 7’inci Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ülkemize ve partimize önemli kazanımlar sağladı. Kendisine hem partimiz hem şahsım hem de ülkem adına bir kez daha teşekkürü borç biliyorum. Kendisi ‘adalet’ için verdiği büyük mücadeleyle, demokrasiye bağlılığıyla, CHP’yi toplumun tüm kesimleriyle buluşturmaya dönük adımlarıyla ve özellikle 2019 yerel seçimlerinde başarıya ulaşan birleştirici politikalarıyla her zaman gönüllerimizdeki kıymetli yerini koruyacaktır.

8’inci Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel başkanlığında, cumartesi günü ilk Parti Meclisi toplantımızı yaptık. Bu toplantıda da 24 kişilik Merkez Yönetim Kurulumuz belirlendi. Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel, Merkez Yönetim Kurulundaki görev dağılımını kamuoyuyla paylaştı. Merkez Yönetim Kurulumuz, idari işlerden sorumlu genel başkan yardımcıları ile ‘Gölge Kabine’ dediğimiz mevcut hükümet sistemine karşılık gelen Genel Başkan Yardımcılarından oluşuyor. Bu kısmı biraz açacak olursak; idari işlerden sorumlu Genel Başkan Yardımcılarımız ağırlık olarak parti yönetimiyle, ‘Gölge Kabine’ dediğimiz yapı ise, dünyada sol-sosyal demokrat partilerde olduğu gibi ilgili bakanlıkları takip eden, denetleyen, gerektiği takdirde yapıcı muhalefet yapan, siyaset üreten bir yapı.

ERDOĞAN KABİNESİNDE 18 BAKANDAN YALNIZ 1’İ KADIN

Şunun altını çizmek istiyorum, Recep Tayyip Erdoğan kabinesinde 18 bakandan 17’si erkek, yalnız 1 kadın var. Cumhuriyet Halk Partisi’nin MYK’sında yer alan 18 Gölge Bakanın 9’u kadın, 9’u erkek. Cumhuriyet Halk Partisi tüm kadroları ile Türkiye’yi yönetmeye ve sorunları bir bir çözmeye talip bir parti… Kadın-erkek eşitliğindeki hassasiyetimiz, tamamı alanında uzman kişilerden oluşan yetkin, genç, dinamik, inançlı ve kararlı kadrolarımız da bunun en somut göstergesi…

GENEL BAŞKANIMIZ, İLK YURT DIŞI ZİYARETİNİ KKTC’YE, İKİNCİSİNİ İSE AZERBAYCAN’A GERÇEKLEŞTİRMEYİ DÜŞÜNÜYOR

Bugün ilk MYK toplantımıza, Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel’in sunumuyla başladık. Elbette ki ülke gündemine dair değerlendirmelerimiz oldu. Bunun yanında, yaklaşan yerel seçimlerle ilgili olarak partimizin izleyeceği yol ve yöntemleri de konuştuk.Bugün MYK’da İsrail – Filistin meselesi de görüşüldü. Bu konuyla ilgili birazdan detaylı açıklama yapacağım. Ancak yeri gelmişken bir hususu paylaşmak istiyorum. Genel Başkanımız Kurultay sürecinde etkili bir dış politika izleyeceğimizi söylemişti. Acil bir başka gündem çıkmaz ise Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel, ilk yurt dışı ziyaretini Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne, ikincisi ise Can Azerbaycan’a gerçekleştirmeyi düşünüyor. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak önümüzdeki süreçte bütün açıklığımız ve samimiyetimizle halkımızın yanında çok daha fazla olacağız.

HATAY YENİDEN İNŞA EDİLECEK

Sayın Genel Başkanımız, söz verdiği gibi dün, depremin yıktığı, acılarla ve kayıplarla yoğrulan Hatay’daydı. Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Hatay benim şahsi meselemdir’ sözünü bir kez daha hatırlattı. ‘Son genel başkan olarak ben de diyorum ki bundan sonra Hatay benim şahsi meselemdir’ diyerek Hatay’ın sorunlarının bir bir çözülmesi için büyük çaba sarf edeceğinin mesajını verdi. Biz de tüm CHP’liler olarak ilk ve son genel başkanlarımız gibi Hatay’ın şahsi meselemiz olduğunu bir kez daha bu kürsüden vurguluyoruz. Türlü medeniyetlere ev sahipliği yapmış bu kadim kentin yaralarının bir bir sarıldığı, tüm zenginliklerinin korunduğu ve insanlarımızın güven içerisinde barınabilecekleri konutların yapıldığı bir süreci her birlikte, hızlı bir şekilde inşa edeceğiz. Hatay halkının yanında olmaya, onlara verdiğimiz sözleri tutmaya devam edeceğiz.

Ülkemizde nerede sorun varsa, CHP’li bir arkadaşımızı orada göreceğinizden şüpheniz olmasın. Sivil toplumun, sendikaların, gençlerin, kadınların, öğrencilerin, eğitimcilerin, sağlık çalışanlarının, işçinin, emeklinin, memurun, esnafın kısacası tüm halkımızın yanında olacağız. Öncülük yapmamız istenen alanlarda asla geride durmayacağız. Demokrasi ve hukuk çerçevesinde yapılan ve destek beklenen her eylemde de destek bekleyenlerin yanlarında olacağız. Egemenlik yetkisini milletimiz adına kullanan TBMM’nin, yani milletimizin kısıtlanan yetkileri için, şeffaflık ve hesap sorulabilirlik için çalışacağız. Ekonomiyi gündemden düşürmek için çaba harcayan iktidara karşı; hayat pahalılığını, yüksek enflasyonu, her hafta artan fiyatları, 8 liraya yükselen ekmeği konuşacağız, konuşturacağız. KYK’lardaki sorunları da konuşacağız.

ÇİFTÇİ İKRAMİYEDEN MAHRUM KALDI

Devletin yurtlarındaki durum içler acısı. Sosyal devlet tamamen yok edildi. Çocuklarımız, gençlerimiz tarikatların kucağına bırakılıyor. Beslenmeden anladıkları kurtlu yemekler. Barınmadan anladıkları, çocukları yer yataklarına mahkûm etmekten ibaret. Güvenlikten anladıkları kontrol edilmeyen, bakımı yapılmayan ve evlatlarımızın canına mal olan asansörler. Ekonomik kriz ve hayat pahalılığı toplumun tüm kesimlerini eziyor. Emekli çiftçilerimizin, ÇKS sistemine kayıtlı olanlara ödenecek olan 5 bin TL’lik ikramiyeden mahrum bırakılması dolayısıyla, CHP olarak Anayasa Mahkemesine başvurumuzu yaptık. Çiftçilerimiz girdi maliyetleri nedeniyle zor günler geçiriyorlar. Bu ücretlerin verilmesi onlara az da olsa nefes aldıracaktır.

İç politikada, Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına yakışmayacak böyle konularla uğraşırken dış politikamız da ne yazık ki bundan farklı değil. Ortadoğu’da, yanı başımızda bir insanlık dramı yaşanıyor. İsrail’in Gazze saldırılarında ölü sayısı 11 bini aştı. BM verilerine göre bu ölümlerin yüzde 74’ünü kadınlar ve çocuklar oluşturuyor. Binlerce çocuk can verdi. Hastaneler, ambulanslar, mülteci kampları hedef alınıyor. Evler vuruluyor, siviller hayatını kaybediyor. Bu saldırıların durdurulması için tavır almak herkesin insanlık görevidir. Ancak bu saldırıların Hamas’ın bir gece sivillere yönelik yaptığı saldırılarla başladığını da unutmamak gerekir. Diğer yandan Batı dünyası sivil ölümlerini görmezden gelmekte ve sadece İsrail’in tek taraflı söylemlerini ön plana çıkarmaktadır. Bu durum asla kabul edilemez.

TÜRKİYE DÜNYADA, BÖLGEDE ETKİSİZLEŞTİ

Batılı devletler İsrail’i koruyup kollarken, Türkiye’deki tek adam, dış politikayı iç politika malzemesi yapabilmek için, din ve mezhep odaklı bir hale getirdiğinden Türkiye dünyada ve bölgede etkisizleşmiş durumda. Uluslararası bir sorunda arabulucu ya da garantör olmak isteyen bir ülkenin tüm taraflarla uluslararası hukuk ve diplomasi kuralları çerçevesinde iyi ilişkilere sahip olması gerekir. Oysaki Erdoğan yönetimi, uzun zamandır bu sağduyuyu ve insicamı dış politikada unutmuş durumda. Bu da sürekli gelgitlere, çelişkili ve tutarsız durumlara ve ülkemiz için güven ve itibar kaybına dönüşen bir algıya dönüşmüştür. Dün ‘darbeci’ dediği Sisi ile bugün görüşen Erdoğan, dün ‘Katil’ dediği Esad’la aynı aile fotoğrafında yer alıyor.Üstelik bu tutarsız dış politikayı sürekli seçim malzemesi haline getiriyor. 2019’da ‘Binali’ye mi oy vereceksiniz Sisi’ye mi’ diyerek meydan meydan dolaşan Erdoğan’ın kime oy verdiğini Riyad’taki aile fotoğrafında görmüş olduk. Cumhuriyetin 100’üncü yılında Gazze mitingi yapan Erdoğan’ın Mart ayında yapılacak yerel seçimlere kadar bu Filistin’de yaşanan insanlık dramını, sivil ölümlerini iç politika malzemesi yapacağı da aşikârdır…

SOKAKLARA KOLA DÖKMEKLE HİÇBİR YERE VARILAMAZ

Biz CHP olarak Erdoğan gibi tutarsız, kimliksiz, sürekli bir yerlerden mesaj bekleyen dış politika üretmiyoruz. 7 Ekim’de söyledik. Bir aydır vurguluyoruz. Biz Filistin’in ve Filistinlilerin yanındayız. Protesto Anayasal bir haktır. Filistin’de yaşananları eleştirmekten, oradaki insanlık dramına karşı ses yükseltmekten daha doğal bir şey olamaz. Ancak tepki, doğru ve tutarlı dış politika ile koyulur. İşyerlerini kapatmak, yerli kahve ikram etmek, sokaklara kola dökmekle hiçbir yere varamayız. 

AKP'NİN 21 YIL İÇİNDE ÇÜRÜTTÜĞÜ YARGI KURUMU ARTIK ÇATIRDAMAYA BAŞLAMIŞTIR

Gelelim en sıcak gündeme. Bir devlet krizi yaşıyoruz. Geçen hafta yüksek yargı organları arasında yaşananlar basit bir yargı krizi olarak nitelendirilemez. Anayasa, maalesef yargı eliyle açık biçimde ihlal edilmiştir. Anayasa Mahkemesi'ne ve Yüce Meclis'e had bildirmeye varan açıklamalar yapıldı. Yüksek yargı organları arasında restleşmeye, hatta hesaplaşmaya tanıklık ettik. Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin, AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunması asla kabul edilemez. Yargıtay 3. Ceza Dairesinin geçen hafta verdiği karar bir utanç vesikasıdır, Türkiye’de hiçbir vatandaşın hukuk güvenliğinin kalmadığı anlamına gelmektedir. Bu, kuvvetler ayrılığını, hukukun üstünlüğünü, mahkemelerin bağımsızlığını yok etme girişimidir. Türkiye Cumhuriyeti, bir hukuk devletidir, devletin de mahkemelerin de yüksek yargı organlarının da meşruiyetinin kaynağı Anayasadır. Anayasa’nın 153. maddesine göre Anayasa Mahkemesi kararları yasama, yürütme ve yargı organlarını; idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar. Hatay Milletvekili Can Atalay'ın ‘Seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı’ ile ‘Kişi hürriyeti ve güvenliği’ hakları ihlal edilmiştir Anayasa Mahkemesinin kararı Anayasaya uygundur. Anayasa Mahkemesinin benzer olaylarda vermiş olduğu geçmiş yıllardaki içtihatlarına uygundur. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin benzer olaylardaki içtihatlarına uygundur. Geçen hafta yaşanan bu olayla, çok net bir şekilde görülmüştür ki, AKP'nin 21 yıl içinde çürüttüğü yargı kurumu artık çatırdamaya başlamıştır.

NUMAN KURTULMUŞ KÖTÜ SINAV VERDİ

Türkiye uzun süredir ciddi bir ekonomik kriz yaşamaktadır, şimdi buna yargı ve devlet krizi eklenmiştir. Yargıyı siyasallaştırmak kimseye fayda sağlamaz. Adaletin olmadığı yerde iktidar sahipleri dahil, kimse güven değildir. Ne yazık ki, Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş, bu süreçte çok kötü ve başarısız bir sınav vermiştir. Yüksek yargıda yaşanan bu devlet krizini görüşmek üzere TBMM’de Genel Görüşme yapılmasına yönelik yapılması gereken Danışma Kurulu Toplantısının yapılmamış olması, daha doğrusu bir yerden gelen talimatla bu toplantının gündeme bile alınmamış olması demokrasimiz adına kaygı vericidir. Konuşamazsak, tartışamazsak, sorunları çözme konusunda istişare kültürünü, arka kapı diplomasisini işletemezsek, hele de halkımızın bize vermiş olduğu yetkinin ve görevin gereklerini Meclis olarak yapmazsak bu halk, bu millet bunu asla unutmaz.

TALİMAT BAKANI

Adalet Bakanının ki ben ona Talimat Bakanı diyorum, hukukla ilgisi olmayan, konuyu tamamen saptıran, AKP Genel Başkanı Erdoğan'ın açıklamalarına göre değişkenlik gösteren sözlerini dikkate almaya bile gerek yoktur. Adalet Bakanı, bizim genel kuruldaki adalet nöbetimizi de eleştirmiş. Evrensel hukuk normlarını görmezden gelen, kuvvetler ayrılığını ihlal eden bu kişi ile ‘Adalet’ için yaptığımız eylemlerin türünü konuşacak değiliz. Haftalardır görüyoruz. Tolga Şardan, Barış Pehlivan ve Can Atalay. En temel hak talepleri, basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğü; soruşturmalar, ceza davaları ve hukuka aykırı yargı kararları ile engelleniyor. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak adaletten, hukukun üstünlüğünden, Anayasa’dan tarafız. Herkes bunu böyle bilsin.

Anayasa’ya ve TBMM iradesine yapılmak istenen bu darbe girişimine karşı 5 gündür Meclis Genel Kurulu’nda adalet nöbetindeyiz. Biz Cumhuriyet Halk Partililer olarak ülkenin hiçbir sorununa kayıtsız kalmayacağız. Tepkilerimizi en etkin yöntemlerle ortaya koyacağız. Değişen, dönüşen, gençleşen, eşitliği öne çıkaran Özgür Özel’in Genel Başkanlığındaki Cumhuriyet Halk Partisi’ni izlemeye ve takip etmeye devam edin.”

“KENDİSİNİN TEMİZLEMESİ GEREKİYOR”

Yücel, açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Yargıtay 3. Ceza Dairesi kararı ile ilgili açıklamalarının anımsatılması üzerine Yücel, şunları söyledi:

Anayasa ve yasalar ile yönetilen bir ülkede, devletin kurumlarının uyumlu bir şekilde çalışmasını gözetmesi gereken Cumhurbaşkanı’nın, bu olaya bu şekilde müdahale etmesi asla ve asla kabul edilemez. Cumhurbaşkanının hakemlik yapma psikolojisine girmesi, aynı kabile toplumlarındaki olayları anımsatıyor. Yani bir racon kesecekmiş gibi hakemlik yapma psikolojisine girmesi kabul edilemez. Yargıtay olmayan bir yetkiyi kullanmıştır. Yargıtay’ın vermiş olduğu karar yok hükmündedir. Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin almış olduğu karar yok hükmündedir. Dolayısıyla Yargıtay gibi köklü bir tarihe sahip, yüksek yargıçlardan oluşan kurumun yapmış olduğu, devletin üst kademelerinde çıkarmış olduğu bu yargı krizini ve devlet krizini yine kendisinin temizlemesi ve düzeltmesi gerekiyor. Olmayan bir yetkiyi kullanarak Anayasaya göre Yargıtay’ı da dahil tüm yasama, yürütme ve yargı organları; kamu özel ve tüzel kişileri, gerçek kişileri ve idare makamlarını bağlayan Anayasa Mahkemesi kararını yok saymak, Anayasa Mahkemesi yargıçlarını hedef göstermek, haklarında suç duyurusunda bulunmak kimsenin haddine değildir. Yargıtay’ın kendi çıkarmış olduğu krizi derhal temizlemesi ve düzeltmesi gerekir.”

“HER TÜRLÜ MÜCADELEYİ GÖSTERİRİZ”

Yücel, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un Anayasa Mahkemesi’ne yapılan bireysel başvuru sisteminin değiştirilmesine yönelik adım atılacağı yönündeki açıklamalarla ilgili soruya da şu karşılığı verdi:

“Anayasa’yı tanımayan, uygulamayan, Anayasa’nın açık hükümlerini yok sayan bir anlayış ile Anayasa değişikliğini konuşmayız ve tartışmayız. Bu yapılanlar aslında bir senaryonun hayata geçirilmesinden ibaret. Aslında gömlek baştan yanlış iliklendi. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Can Atalay ile ilgili mahkûmiyet kararını veren ve hak ihlalinin tespit edildiği İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin; Anayasa Mahkemesi kararı kendisine bildirildiğinde o kararın derhal gereğini yapması gerekiyordu. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin CMK’ya göre dosyayı yeniden açıp, derhal tahliyesine karar verip ve yine Anayasa 83 uyarınca durma kararı vermesi gerekirken, bir karar almadan, mahkeme başkanının tek başına attığı hukuken yok hükmünde karar da demek istemiyorum dosyayı Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne gönderdi. Bu aslında, bir senaryonun hayata geçirilmesi.

Anayasa değişikliğini bir süredir gündeme getiren AK Parti ve Sayın Erdoğan burada anayasa tartışmasını belli noktaya çekip, istedikleri bir sonucu yerel seçimden önce ya da sonra almanın hazırlığı içindeler. Ama biz anayasayı tanımayan ve anayasanın açık hükümlerini yok sayan bir anlayış ile bu tartışmalara girmeyiz. Siyasi, hukuki, toplumsal çerçevede CHP olarak bu konunda gereken her türlü direnci ve mücadeleyi gösteririz” diye yanıt verdi.

“ÖZEL VE İMAMOĞLU’NA SAYGISIZLIKTIR”

Yücel, MYK ve YDK listesinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yakın isimlerin ağırlıkta olduğu yönündeki iddiaların sorulması üzerine şöyle konuştu

“Kurultayımız, Türkiye’deki diğer siyasi partilere örnek teşkil edecek şekilde demokrasi şöleni havasında geçti… Sayın Özgür Özel’e ‘emanetçi Genel Başkan’ yakıştırmasını yapmaları en hafifinden Özgür Özel’e de Ekrem İmamoğlu’na da yapılmış bir saygısızlıktır. Hatta daha da ötesi hadsizliktir. CHP’nin PM’si ya da YDK üyeleri bir kişiye yakınlığı ile ya da uzaklığı ile belirlenmedi. Biz sandık koyduk, ilçe kongrelerimizde sandık koyduk, il kongrelerimizde sandık koyduk. PM ve YDK üyelerimiz o sandığa yansıyan CHP üyelerinin, örgütünün iradesi sonucunda seçildi. Sayın Ekrem İmamoğlu bizim 25 yıl sonra İstanbul Büyükşehir Belediyesini kazanan çok başarılı bir belediye başkanımız. Ancak ne PM ne de YDK için bir kişiye yakınlık ya da uzaklığın bir kriter olmadığını kesin şekilde ifade etmek istiyorum” dedi.

Yücel, Özel’in Azerbaycan ziyareti ve iktidarın anayasa hazırlıklarıyla ilgili nasıl muhalefet yürütüleceği ile ilgili sorulara ise şöyle cevap verdi:

“Dış politika kişisel ilişkiler üzerinden yürümez. Sayın Erdoğan döneminde zaman zaman yapılmış olsa da bunun ülkemize, ülkemizin milli çıkarlarına zaman zaman hayati derecede zarar verdiğini gördük ve yaşadık. Dış politika ve komşularımız ile ilişkilerimiz ülkemizin milli çıkarları doğrultusunda, uluslararası hukukun ve diplomasinin temel kuralları doğrultusunda ve çerçevesinde CHP olarak yürütülecektir. Temas konusunda bir şey diyemiyorum. Bu yurt dışı gezinin hazırlıklarına başlandığını rahatlıkla paylaşabilirim. Önümüzdeki günlerde ziyaret tarihleri duyurulur, yakın bir gelecekte Sayın Genel Başkanımız Özgür Özel’i önce KKTC, sonra da can Azerbaycan ziyaretinde görebiliriz.

“ANAYASA MAHKEMESİ’NİN YETKİLERİNİN KISITLANMASI GİBİ BİR HAZIRLIK OLDUĞUNU GÖRÜYORUZ”

Anayasa değişikliğinin birtakım hazırlıklarının yapıldığını görüyoruz. Hedefin Anayasa Mahkemesi’nin yetkilerinin kısıtlanması gibi bir hazırlık olduğunu görüyoruz. Bunu zaman zaman iktidar partisinin yöneticilerinin dillendirdiklerini biliyoruz. Anayasa Mahkemesi bu ülkede yaşayan bireylerin, vatandaşların, kurumların, Anayasal kurumların teminatıdır. Anayasa Mahkemesi’nin yetkilerini kısıtlamak, Anayasa Mahkemesi’nin kapatılması gibi bir görüş ileri sürmek ki bu da yakın geçmişte ileri sürüldü; bu ülkenin ve milletin temeline dinamit koymaktan farksızdır.

CHP olarak gerek TBMM çatısı altında gerek hukuki çerçevede, gerek de sivil toplum alanında, toplumsal alanda hukuk ve demokratik yöntemler çerçevesinde sonuç alana kadar bu mücadeleyi sürdüreceğiz.

TBMM’ye kimse parmak sallayamaz. Kimse, yol yöntem yordam gösteremez. TBMM’nin itibarsızlaştırılmaya çalışılmasına, iktidar partisi ve ortağı dahil, bütün siyasi partilerin ortak bir kararlılıkla çok sert bir şekilde dur demesi gerekir.”

Yücel, yerel seçimleri öncesinde belediye başkanı adayları belirlenirken ön seçim yapılıp yapılmayacağı yönündeki soruya, “Ön seçimin en demokratik yöntem olduğunu her zaman savunduk, söyledik. Hala da savunuyoruz. Ön seçimle ilgili zamanlama açısından sıkışıklık var. Hakim denetiminde ön seçim yaptığınız zaman, seçimlere adaylar açıklandığında, ön seçim yapıldığında seçimlere 35-40 gün gibi bir süre kalmış oluyor. Dolayısıyla şu an ön seçimin yapılıp yapılmaması veya CHP denetiminde eğilim yoklaması yapılıp yapılmaması tartışılıyor. Değerlendirme aşamasında. Önümüzdeki günlerde Genel Başkanımız Özgür Özel 81 il başkanımız ile birlikte bir toplantı yapacak ve onlarında bu konuda kendi illeri özelindeki beklentiyi alarak örgütlerimizin görüşü de dikkate alınarak önümüzdeki günlerde uygulanacak ve doğru bir yöntem belirlenecektir” diye yanıt verdi.

"KAPIMIZ AÇIK"

Yücel yerel seçimlerde yapılacak ittifaklara ve temaslara ilişkin soruya ilişkin de “Biz geçmişte ittifak yaptığımız partilerle iletişimimizi hala sürdürüyoruz. İttifaka hiçbir zaman kapımızı kapatmadık, kapatmayız. Ancak bunun bir alışverişe yani şurayı biz alalım, şuraya size verelim gibi bir pazarlığa dönmesine de karşıyız. İYİ Partinin Genel Başkanı Sayın Meral Akşener hanımefendinin de bu konuda bir takım keskin açıklamaları oldu. Olabilir. Daha yerel seçim takvimi açıklanmış değil. Neticede biz hem kazanmak için hem de ittifak yapacağımız partilerin kazanması için, daha ötesi ülkemiz demokrasisinin kazanması için gereken her türlü adımı atarız. Bu konularda atılacak adımlar için de kapımız açıktır” dedi.