Yeni çağda gençlerimizi ve ailelerimizi bekleyen sessiz tehlike
Önsöz: Ailelerimizin Dikkatine
Özellikle çocuklarımız, gençlerimiz, evinden çıkamayan engelli bireyler, hastalık veya yatalak durumu nedeniyle sosyal hayattan kopmuş insanlar, yani internete bağımlılığı kaçınılmaz hale gelen milyonlar bu dijital dalganın en savunmasız kesimini oluşturuyor.
Onlar için ekran bir pencere, bir dünya, bir arkadaş… ama aynı zamanda görünmez bir tuzak da olabiliyor.
Bu nedenle bu yazı sadece gençlerimizi değil, toplumun her kesimini ilgilendiriyor. Çünkü dijital yalnızlık, artık bir yaş veya meslek meselesi değil; hepimizin kapısını çalan bir çağ hastalığıdır.
Ben de Avrupa’da yaşayan bir birey olarak bu değişimi yakından gözlemledim. Evde yalnız yaşayan yaşlılardan, sanal sohbetlere sığınan engelli gençlere kadar birçok insan, artık duygusal bağlarını “yapay zekâ”dan almaya başladı.
Bu durumun gelecekte bizi hangi karanlık noktaya götüreceğini, hep birlikte anlamamız gerekiyor
Sanal Dostluklardan Dijital Esarete
Gelişen yapay zekâ sistemleriyle artık gençler, “kendine özel” bir arkadaş, hatta bir “sanal sevgili” yaratabiliyor. Bu karakterler konuşuyor, duygu gösteriyor, ses veriyor, hatta “dokunma hissi” sunan cihazlarla etkileşim kurabiliyor.
Böylece çocuklarımız, gerçek hayatta bir arkadaşla iletişim kurmak yerine, tamamıyla kendine göre programlanmış bir yapay zekâ partner ile vakit geçiriyor.
Kısa vadede bu masum bir eğlence gibi görünse de uzun vadede:
• Gerçek insan ilişkilerini değersizleştiriyor,
• Empati duygusunu köreltiyor,
• Yalnızlığı derinleştiriyor,
• Cinselliği ve sevgiyi duygudan koparıyor.
Bir Üst Aşama: Gerçekmiş Gibi Hissettiren Teknoloji
Şu anda dünya laboratuvarlarında “haptik sistemler” adı verilen dokunma hissi sağlayan kıyafet ve eldivenler geliştiriliyor. Bu sistemler elektriksel uyarılarla bedene “gerçek temas” hissi veriyor.
Bir VR gözlük, bir yapay zekâ karakter ve bu haptik sistem birleştiğinde çocuk, engelli bir birey ya da yalnız bir hasta artık sanal bir dünyada gerçekten varmış gibi hissediyor.
İlk bakışta bu, yalnız insanlara moral veren bir yenilik gibi görünse de, bir süre sonra sanal gerçekliğin yerini gerçek hayatın almasıyla, bireyler toplumsal ilişkilerden tamamen kopabiliyor.
Birkaç yıl içinde bu teknolojiye erişim kolaylaşacak; ve işte asıl tehlike burada:
Gerçeğin ve sanalın sınırı kalktığında, hem çocuklarımızın hem de yalnız yaşayan bireylerin psikolojik dayanıklılığı ciddi şekilde sarsılacak
🇹🇷 Türkiye’de Hukuki Zemin
Ülkemizde 5651 Sayılı Kanun (İnternet Yasası) zararlı içeriklerin engellenmesi için önemli adımlar atıyor.
Ayrıca 6698 Sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK) kapsamında, çocukların ve engelli bireylerin verilerinin özel koruma altında olduğu açıkça belirtilmiştir.
Ancak bu yasalar, teknolojinin hızına yetişmekte zorlanıyor. Bu nedenle ailelerin, öğretmenlerin, sosyal hizmet kurumlarının ve medya kuruluşlarının önleyici bilinçle hareket etmesi büyük önem taşıyor.
⸻
👨👩👧 Aileler İçin 6 Hayati Öneri
1. Ekran zamanı sınırı koyun; cihazlar ortak alanda bulunsun.
2. Açık konuşun: Çocuğunuza veya bakıma muhtaç yakınınıza “dijital dünyada kimlerle konuşuyorsun?” sorusunu yargılamadan sorun.
3. Filtre ve denetim sistemleri (aile profili, DNS filtreleri, uygulama engelleyiciler) kullanın.
4. Gerçek aktiviteleri destekleyin: spor, sanat, yüz yüze sosyalleşme.
5. Dijital okuryazarlık eğitimi isteyin: okullarda bu konular müfredata girmeli.
6. Ahlaki farkındalık kazandırın: Sanal ile gerçeğin farkını anlatın, sevgi ve saygının ekranla değil, insanla yaşanabileceğini öğretin.
⸻
🌍 Gelecek Sadece Tehdit Değil, Fırsat da Olabilir
Eğer toplum olarak bilinçli davranırsak, teknoloji bizi köleleştirmek yerine çocuklarımızın, yaşlılarımızın ve engelli bireylerimizin gelişimini destekleyen bir araca dönüşebilir.
Ama bunu yapmazsak, ekranlar, onların kalbini, merhametini ve toplumsal bağlarını sessizce çalacak.
Geleceğin en büyük savaşlarından biri artık toprak, enerji veya para için değil; insan zihninin ve kalbinin kime ait olacağı için verilecek.
⸻
🕊️ Son Söz
Bu çağda çocuklarımızı ve hassas grupları korumanın yolu yasaklamak değil, bilinçlendirmektir.
Teknolojiye teslim olan değil, teknolojiyi yöneten bir toplum olmalıyız.
Unutmayalım:
Gelecekteki dijital kıyamet, bugünün bilinçsizliğinden doğacak.
Cemil Çelik
Avrupa Türk engelliler birliği kurucu ve Genel başkanı Hamburg’dan sevgi ve selamlar
Cemil Çelik Almanya YTB: Avrupa’nın dört bir yanında yaşayan değerli engelli kardeşlerim, kıymetli ailelerimiz ve saygıdeğer kamuoyu,
3 Aralık Dünya Engelliler Günü; farkındalığın, dayanışmanın, insan onurunu koruma mücadelesinin ve engelli bireylerin toplumdaki eşit varlığını savunmanın sembolüdür. Avrupa’da yaşayan Türk engelliler olarak eğitimden istihdama, sağlık hizmetlerinden sosyal hayata kadar birçok alanda karşılaştığımız güçlükler; ancak güçlü bir dayanışma, toplumsal duyarlılık ve kararlı bir hak mücadelesiyle aşılabilir.
Avrupa Türk Engelliler Derneği olarak 2008 yılından bu yana hedefimiz; engelli bireylerimizin onurlu, üretken, güvenli ve eşit bir yaşam sürmesini sağlamak, ailelerinin yükünü hafifletmek ve toplumda kalıcı bir farkındalık oluşturmaktır.
Geride bıraktığımız dönem, engelliliğin bir eksiklik değil; doğru destek ve erişilebilirlik politikalarıyla toplum için büyük bir güç kaynağı olduğunu göstermiştir. Bu nedenle yeni yıldan temennimiz; Avrupa’daki Türk engellilerin ve ailelerinin daha çok sorununun çözüldüğü, daha kapsayıcı ve adil uygulamaların hayata geçtiği bir yıl olmasıdır.
⸻
ETKİNLİKLERLE İLGİLİ ÖNEMLİ DUYURU
Her yıl 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nü mutlaka bir etkinlikle kutlayan derneğimiz, bu yıl maalesef etkinlik düzenleyememektedir.
Yönetim kurulumuzun büyük çoğunluğunun hastalık, sağlık problemleri, cenaze süreçleri ve devam eden tedaviler nedeniyle aktif görev yapamayacak durumda olması sebebiyle, planlanan kutlama programlarımızı gerçekleştiremiyoruz.
Bu durumdan dolayı tüm üyelerimizden, gönüllülerimizden ve kamuoyundan içtenlikle özür diler, anlayışlarınıza sığınırız.
⸻
Engellilerin yaşam kalitesini artırmak; devletlerin, yerel yönetimlerin, sivil toplumun ve toplumun tüm kesimlerinin sorumluluğudur. Bizler de dernek olarak, engelli bireylerimizin haklarını savunmaya, sorunlarını duyurmaya ve çözüm üretmeye aynı kararlılıkla devam edeceğiz.
Bu duygu ve düşüncelerle,
Avrupa’da yaşayan tüm Türk engellilerin ve cefakâr ailelerinin 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nü en içten dileklerimle kutluyor, yeni yılın umutların güçlendiği, engellerin azaldığı bir yıl olmasını diliyorum.
Saygılarımla,
Cemil Çelik
Avrupa Türk Engelliler Derneği
Kurucusu ve Genel Başkanı