Geceleri yatağa yattığınızda sürekli olarak "Yeterince uyuyabilecek miyim?" diye düşünüyorsanız yalnız değilsiniz. Uzmanlara göre, uykuya dair duyulan kaygı, aslında uykusuzluk sorununun kendisinden daha büyük bir engel haline gelebiliyor. Uyku kalitesi, sadece fiziksel değil, zihinsel faktörlerden de etkileniyor. Dolayısıyla uyuyamamak, çoğu zaman biyolojik bir eksiklikten değil, zihinsel bir gerilimden kaynaklanabiliyor.
Yapılan araştırmalarda, gece boyunca yaklaşık 90 dakikalık döngüler halinde hafif ve derin uyku evreleri arasında geçiş yapıldığı belirtiliyor. Bu döngü sırasında uyandıysanız paniğe kapılmayın. Uyku uzmanları, özellikle stres ve dış etkenlerin etkili olduğu bu durumlarda, saati kontrol etmenin kaygıyı artırabileceğini vurguluyor. Bunun yerine kitap okumak, müzik dinlemek gibi sakinleştirici bir etkinlik öneriliyor. Cep telefonundan uzak durmak, uykunun yeniden yakalanması açısından büyük önem taşıyor.
Gündüz saatlerinde yapılan yoga, egzersiz ve nefes çalışmaları ise uykuya geçişi kolaylaştıracak etkilere sahip. Uzmanlar, birçok kişinin aslında uyku sorunu değil, kaygı sorunu yaşadığını belirtiyor. Bu nedenle geceye değil, güne yayılan bir gevşeme süreci daha kalıcı çözüm sunabiliyor.
Uykusuz geçen gecelerin ardından yaşanan panik havası da gereksiz. Çalışmalar, tek bir uykusuz gecenin zihinsel performansı tahmin edildiği kadar düşürmediğini gösteriyor. Uyku uzmanı Russell Foster, uykunun “değişken, esnek ve dinamik” bir süreç olduğunu, her zaman aynı düzeni beklemenin gerçekçi olmadığını ifade ediyor.
Bir diğer dikkat çeken nokta ise "8 saat uyku" klişesi. Yapılan araştırmalar, bu sürenin her birey için geçerli olmadığını ortaya koyuyor. Uyku süresi, kişinin yaşına, yaşam tarzına ve biyolojik saatine göre farklılık gösteriyor. Yani sağlıklı uyku, sadece süreye değil, kaliteye ve ritme de bağlı.