Kalp ve damar hastalıklarında tanı ve tedavi süreçlerinde yeni protokoller doğrultusunda önemli değişiklikler yapılmaya devam ediyor. Avrupa Kardiyoloji Derneği’nin 2024 yılında yayımladığı kılavuzda, hastalıkların artık bireysel özelliklere göre değerlendirilmesi esas alınırken, tanı yöntemleri arasında sanal anjiyoya öncelik verilmesi önerildi. Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Melih Us, hastaların kişisel özelliklerinin dikkate alındığı yeni dönemde, klasik yöntemler yerine BT anjiyo denilen sanal anjiyonun daha güvenli ve doğru sonuçlar verdiğine dikkat çekti. Prof. Dr. Us, "BT anjiyo ile yapılan ilk değerlendirmede, eğer koroner damarlarda yüzde 50’nin üzerinde bir darlık tespit edilirse, ancak o zaman ikinci aşamaya geçilerek klasik anjiyo yapılması gereklidir" dedi.

Son güncellenen kılavuzlar, koroner arter hastalığını "kronik koroner sendrom" olarak yeniden tanımlarken, tedavinin yaşam boyu sürecek şekilde planlanması gerektiğine işaret ediyor. Hastanın yaşı, mesleği, cinsiyeti ve stres seviyesi gibi bireysel etkenler de tedavi planlamasında belirleyici oluyor. Efor testinin artık birincil tanı yöntemi olarak önerilmediğini belirten Prof. Dr. Us, bu testin ciddi damar tıkanıklığı olan hastalarda kalp krizine yol açabileceğini, ayrıca yüzde 20 oranında yanılma payı içerdiğini söyledi. Bu nedenle BT anjiyo yöntemi daha öncelikli bir seçenek olarak yer alıyor.

OKUL ZİLİYLE BİRLİKTE BAĞIŞIKLIK SAVAŞI BAŞLADI
OKUL ZİLİYLE BİRLİKTE BAĞIŞIKLIK SAVAŞI BAŞLADI
İçeriği Görüntüle

Prof. Dr. Us, sanal anjiyo yöntemiyle hem tanının daha doğru konduğunu hem de gereksiz klasik anjiyolardan kaçınıldığını vurguladı. Ayrıca yapay zekâ destekli teknolojilerle BT anjiyo görüntülerinden akım ölçümü yapılabildiğini ve bu sayede damar içindeki kan akışının da değerlendirilebildiğini ifade etti. Acil durumlar dışında doğrudan klasik anjiyo yapılmaması gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Us, enfarktüs geçiren hastalarda istisnai olarak doğrudan klasik anjiyoya başvurulabileceğini de belirtti.

Yeni protokollerde kolesterol kontrolüne de özel önem verildiği vurgulandı. Riskli hasta grubunda kötü kolesterolü temsil eden LDL hedef değeri 80 mg/dL’den 50 mg/dL’ye düşürülmüş durumda. Ancak birçok hastanın kolesterol ilacı kullanmak istememesi, tedavi sürecini olumsuz etkileyebiliyor. Prof. Dr. Us, bu durumun ciddi bir sorun olduğuna işaret ederek, hastaların kolesterol seviyelerinin mutlaka kontrol altında tutulması gerektiğini söyledi. Ayrıca aspirin direnci olan hastalarda klasik kan sulandırıcılar yerine alternatiflerin değerlendirilmesi gerektiğini de vurguladı.

Sanal anjiyo, bilgisayarlı tomografi ile damar yapılarının ayrıntılı şekilde görüntülenmesini sağlayan non-invaziv bir tanı yöntemi olarak öne çıkıyor. Hastanın kol damarından kontrast madde enjekte edilerek yapılan bu yöntem, damar tıkanıklığı ve darlıklarının net şekilde tespit edilmesine olanak tanıyor. Prof. Dr. Us, sanal anjiyonun birçok şehirde yaygınlaştığını ve daha fazla hasta için güvenli bir tanı yolu sunduğunu belirtti.