Avrupa Birliği’nin Rusya’ya yönelik 18. yaptırım paketi, yalnızca Moskova’yı değil, aynı zamanda onunla enerji ticareti yapan üçüncü ülkeleri de hedef almayı amaçlıyor. Bu pakette dikkat çeken kısıtlamalar arasında, Rus petrolünü taşımaya devam eden 105 tankere getirilen yeni kısıtlamalar ve Hindistan’daki Rus yatırımlarına dair düzenlemeler bulunuyor. Ancak gözler, son iki yılda Moskova ile enerji ticaretini hızla artıran Türkiye üzerinde yoğunlaşıyor.
2022’de Avrupa’nın Rus petrolüne ambargo koymasının ardından, Türkiye, Rusya için önemli bir alternatif enerji koridoruna dönüştü. 2023 verilerine göre Türkiye, Rusya’dan yaptığı petrol ithalatını neredeyse üç katına çıkardı. Bu artış, 2021'e kıyasla 9,5 milyon tonluk ek bir ithalat anlamına geliyor. Uzmanlar, bu artışın sadece iç tüketimle sınırlı kalmadığını, aynı zamanda Türk rafinerileri üzerinden işlenmiş ürünlerin Avrupa’ya yeniden ihraç edildiğini belirtiyor.
Ancak bu durum, Brüksel’in yeni yaptırım paketiyle birlikte açık hedef haline geldi. AB, Türkiye’nin rolünü “yüksek riskli ara aktörler” olarak tanımlamayı planlıyor ve dolaylı geçişlerin kesilmesini hedefliyor.
ABD’nin daha önce İran’a yönelik uyguladığı ikincil yaptırımlar, şimdi Rusya bağlamında gündemde. Enerji analisti Aleksey Gromov’a göre, Türk rafinerileri, 2024 yılı boyunca fiyat tavanı uygulamalarını ihlal etmemek adına bazı dönemlerde Rus petrolü alımlarını geçici olarak askıya aldı. Bu durum, ikincil yaptırımların etkisinin hissedilmeye başlandığının bir göstergesi olarak değerlendiriliyor. Eğer yeni yaptırım paketi devreye girerse, Türk rafinerilerinin Rusya’dan gelecek spot ya da uzun vadeli ham petrol alımlarında ciddi bir düşüş yaşanabileceği öngörülüyor. Bu durum, Rusya’nın Türkiye üzerinden dolaylı olarak Avrupa pazarına erişimini zorlaştırabilir.
Uzmanlar, Rusya'nın toplam petrol ihracatının yüzde 13–15'lik kısmının Türkiye ve benzeri üçüncü ülkelere yöneldiğini belirtiyor. Bu kanalın daralması, Moskova'nın enerji gelirlerini doğrudan etkileyebilir. AB’nin önerdiği yeni fiyat tavanı olan 47 dolar/varil seviyesi, Rusya’nın bütçe planlamasında öngördüğü 55 dolar/varil hedefinin oldukça altında kalıyor. Bu fark, Rus bütçesinde yıllık 1,5 trilyon rubleye kadar bir açık oluşturabileceği tahmin ediliyor.
Hindistan gibi büyük alıcı ülkeler, Rus petrolüne olan bağımlılıklarını sürdürürken fiyat pazarlığında ellerini güçlendirmeye çalışıyor. Türkiye ise Batı ile ilişkilerindeki hassas dengeleri göz önünde bulundurarak daha temkinli bir pozisyonda. ABD ve AB baskıları arttıkça, Türk rafinerilerinin Rus tedarikçilerle olan bağlarını gevşetmesi ve enerji portföylerini çeşitlendirmeleri bekleniyor. Bu denklemde Türkiye, ekonomik çıkarlarını ve siyasi hassasiyetlerini göz önünde bulundurarak bir denge kurmak zorunda kalacak.