Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi'nden Prof. Dr. Adem Keskin, Türkiye’de ilk kez tespit edilen "Haemaphysalis longicornis" adlı kene türünün 30'dan fazla hastalık etkeni taşıdığını ve ülkeye yerleşerek üremeye başladığını açıkladı.
Türkiye'de 56. Kene Türü Tespit Edildi: Uzak Doğu’dan Geldi, İstanbul'da Görüldü
Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi (TOGÜ) Fen-Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Adem Keskin, Türkiye'de ilk kez tespit edilen "Haemaphysalis longicornis" kene türü hakkında dikkat çeken açıklamalarda bulundu. İstanbul’da bir vatandaşın üzerinde fark edilen kenenin Uzak Doğu kökenli ve büyük olasılıkla Çin menşeli olduğu belirtildi.
Keskin, “Bu tür, ülkemizde larva, nimf ve ergin evreleriyle gözlemlendi. Bu da, türün artık Türkiye’de yerleştiğini ve üremeye başladığını gösteriyor” dedi.
Uluslararası Yayınlarla Bilimsel Olarak Kanıtlandı
TOGÜ ve Japon bilim insanı Dr. Kandai Doi iş birliğinde yürütülen çalışmalar, Experimental and Applied Acarology adlı uluslararası bilimsel dergide yayımlandı. Bu makaleye göre, Haemaphysalis longicornis türü artık Türkiye’de kalıcı hale gelmiş durumda.
30'dan Fazla Hastalık Etkeni Taşıyor
Yeni kene türünün en tehlikeli özelliği, taşıdığı yüksek hastalık potansiyeli. Prof. Dr. Keskin, “Bu kene, tıpkı Hyalomma marginatum gibi, 30’dan fazla hastalık etkenini taşıyabilen bir vektör. Bu nedenle halk sağlığı açısından ciddi bir tehdit oluşturuyor” açıklamasında bulundu.
TOGÜ bünyesindeki ekip, bu türün yayılımını ve taşıdığı patojenleri izlemeye devam ediyor.
Daha Önce ABD ve Avustralya’ya da Yayılmıştı
Ortak çalışmanın yürütücülerinden Dr. Kandai Doi, bu istilacı türün daha önce Asya’dan ABD ve Avustralya’ya yayıldığını, buralarda da hem hayvan hem insan sağlığı açısından ciddi tehditler oluşturduğunu ifade etti.
Uzman Uyarıyor: Kene Temasından Kaçının
Uzmanlar, özellikle kırsal alanlarda ve hayvancılıkla uğraşan kişilerin kene teması sonrası mutlaka sağlık kuruluşlarına başvurmaları gerektiğini hatırlatıyor. Yeni türün yayılma hızına dikkat çeken araştırmacılar, erken teşhis ve kamu bilgilendirmesinin hayati önem taşıdığını vurguluyor.
