Göçmen Mahallerinde Yaşam: Türkiye’de 2010 Sonrası Göçler ve Göçmenlerin Toplumsal Katılımı” araştırmasının sonuçları açıklandı. Nicel ve nitel verilerden oluşan, karma yöntem ile 2022 yılının Haziran-Ekim aylarında gerçekleştirilen araştırma, mülteci ve göçmen toplulukların içinde yaşadıkları olumsuz koşullara rağmen, Türkiye toplumunun bir parçası haline geldiklerini ortaya koydu. Diğer taraftan araştırma, göçmenlerin toplumsal katılımının niteliğini ve seviyesini olumsuz yönde etkileyen en önemli olgunun ise ‘ayrımcılık’ olduğunu vurguluyor.

“Göçmen Mahallerinde Yaşam: Türkiye’de 2010 Sonrası Göçler ve Göçmenlerin Toplumsal Katılımı” araştırmasında göçmenlerin istihdama yoğun olarak katıldıklarını ancak çoğunlukla kayıtdışı çalıştıklarını da ortaya koyuyor. 

Araştırma, göçmenler ve mültecilerin işgücüne yoğun şekilde katıldıklarını, eğer yasal olarak ikamet ediyorlarsa sağlık hizmetlerinden yararlanabildiklerini ve çocuklarının temel eğitime katılma haklarının olduğunu gösterdi. Araştırma, benzer sosyo-ekonomik yapıdaki yerli ve göçmenlerin bir arada yaşadığı mahallelerde yapıldı. Araştırma; göçmenlerle benzer sosyoekonomik özellikleri paylaşan yerlilerin de benzer sorunlarla karşı karşıya olduğunu gösteriyor.

Araştırma; Türkiye'nin dünyada en çok sayıda mülteciye ev sahipliği yapan ülke olduğu ve toplamda muhtemelen altı milyona yakın mülteci ve göçmenin yaşadığı bilgisi ile başlıyor.

Türkiye’de yaşayan göçmen ve mültecilerin toplumsal katılımının detaylı fotoğrafını çeken “Göçmen Mahallerinde Yaşam: Türkiye’de 2010 Sonrası Göçler ve Göçmenlerin Toplumsal Katılımı” araştırması açıklandı. Heinrich Böll Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği’nin gerçekleştirdiği araştırma, Türkiye’de bu kapsamda yapılan ilk araştırma olarak toplumsal katılıma ilişkin dikkat çeken bulgulara dikkat çekiliyor.

Heinrich Böll Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği Proje Koordinatörü Cem Bico ile araştırma ekibini oluşturan Prof. Dr. Deniz Yükseker, Prof. Dr. Hatice Kurtuluş, Prof. Dr. Uğur Tekin ve Dr. Esra Kaya Erdoğan’ın katılımıyla 29 Kasım 2023 Çarşamba günü düzenlenen basın toplantısında açıklanan araştırma; mülteci ve göçmen topluluklarının içinde bulundukları tüm olumsuz koşullara rağmen, Türkiye toplumunun bir parçası haline geldiklerini ortaya koydu.

Nicel ve nitel saha verisinden oluşan araştırma, göçmenler ve mültecilerin işgücüne yoğun şekilde katıldıklarını, yasal olarak ikamet ediyorlarsa, hukuki statülerinin türüne bağlı olarak sağlık hizmetlerinden yararlanabildiklerini ve çocuklarının temel eğitime katılma haklarının olduğunu gösterdi. Yerli katılımcılarda Türkiye’de yaşamaya devam etme isteğinin göçmenlere göre daha düşük olduğunu ortaya koyan araştırma; toplumdaki yaygın algının tersine göçmenler ve mültecilerin büyük bir bölümünün sosyal yardımlara muhtaç bireyler olmadıklarını, çalışma yaşamına girmelerindeki engelleri aşabildikleri ölçüde sahip oldukları farklı sermayelere bağlı olarak geçimlerini sağlayabildiklerini ortaya koyuyor. Araştırma, göçmenler, mülteciler ve Türkiyelilerin çalışma ve gündelik yaşama katılımlarına dair kapsamlı veriler sunuyor.

Araştırma nicel ve nitelden oluşan karma yöntemle gerçekleştirildi

Türkiye’de göçmenlerin sosyal uyumu, entegrasyonu veya toplumsal katılımı hakkında bütüncül bir veri oluşturma amacıyla gerçekleştirilen ve tam adıyla “Göçmen Mahallerinde Yaşam: Türkiye’de 2010 Sonrası Göçler ve Göçmenlerin Toplumsal Katılımı” araştırması, Heinrich Böll Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği Proje Koordinatörü Cem Bico koordinatörlüğünde, Prof. Dr. Deniz Yükseker, Prof. Dr. Hatice Kurtuluş, Prof. Dr. Uğur Tekin ve Dr. Esra Kaya Erdoğan’ın akademik liderliğinde nicel ve nitelden oluşan karma araştırma yöntemi kullanılarak yapıldı. Araştırma, 2010 yılı sonrasında Türkiye’ye gelen Suriyeli ve diğer göçmenler odağında yürütüldü. Ayrıca toplumsal katılım hem göçmen ve mültecileri hem de ev sahibi toplumu içerdiği için verilerin, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını da kapsaması durumunda sağlıklı bir şekilde oluşacağı anlayışıyla araştırmaya göçmenlerin yaşadıkları mahallelerdeki Türkiyeliler de dâhil edildi. Nicel araştırma, Suriyelilerin yoğun olarak yaşadığı 16 il ile Van’da, 18-49 yaş arasında kadın ve erkek Türkiyeli, Suriyeli ve diğer göçmenlerden oluşan toplam 3.866 haneden birer kişiyle yüz yüze yapılan görüşmelerle gerçekleştirildi. Nicel ve nitel araştırmanın saha çalışmaları 2022 yılı Haziran-Ekim döneminde gerçekleştirildi. Nicel araştırmaya katılan Türkiyeli katılımcılar, Türkiye nüfusunu temsilden ziyade göçmenlerin yoğun olarak yaşadığı mahallelerdeki örneklemle oluşturuldu. Nitel araştırma ise nicel araştırma içerisinde de yer alan İzmir, Gaziantep, Konya, Mardin ve İstanbul’dan oluşan 5 ilde gerçekleştirildi. Bu illerde, sivil toplum kuruluşlarının (STK) çalışanları, yerel yöneticiler, muhtarlar, sağlık çalışanları, öğretmenler, sendikalar ile işveren ve meslek örgütlerinin temsilcileri gibi yetkililerle toplam 72 mülakat yapıldı.

Dünyada en yüksek sayıda mülteci Türkiye’de yaşıyor

Araştırmada, Türkiye’nin dünyada en yüksek sayıda mülteciye ev sahipliği yapan ülke durumunda olduğu vurgulanıyor. Araştırmada derlenen verilere göre, 3,3 milyondan fazla geçici koruma statüsünde Suriyeli, başka ülkelerden 300 binden fazla mülteci ve sığınmacının yanı sıra 1,3 milyondan fazla ikamet izinli yabancı ve birkaç yüz bin kişi oldukları tahmin edilen düzensiz göçmenler Türkiye’de yaşıyor. Vatandaşlık almış 230 binden fazla Suriyeli de dâhil edildiğinde Türkiye’de 5.5-6 milyon civarında göçmen ve mülteci bulunuyor. 85 milyon civarındaki Türkiye nüfusunun tahminen yüzde 6,5-7’sini göçmenler ve mülteciler oluşturuyor. Bu veriler de Türkiye’nin bir göç ülkesi, özellikle de bir zorunlu göç ülkesi olduğunu net bir şekilde gösteriyor.

10 Suriyeli göçmenden sadece 3’ü lise veya yüksekokul mezunu

Nicel araştırmada katılımcılara; işgücüne katılımları ve ekonomik durumları, eğitimleri, sosyal hayata katılımları, temel ihtiyaçlara erişimleri ve gündelik hayatta bağımsız olarak hareket edebilme imkânlarına ilişkin durumlarını ortaya koyacak sorular soruldu. Ankete katılan 3.866 kişinin yüzde 49,6’sı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak doğmuş, yüzde 36,9’u Suriye vatandaşı, yüzde 13,1’i son 13 yıl içinde diğer ülkelerden gelen göçmenler ve yüzde 0,4’ü ise sonradan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı edinenlerden oluşuyor. Araştırma, aynı mahallede yaşayan göçmen nüfusla yerli nüfus arasında eğitim düzeyi açısından önemli farklılıklar olduğunu ortaya koydu. Araştırmaya katılan Suriyeli göçmenlerin yüzde 75,3’ü liseden az eğitime sahip, yerli nüfusta bu oran yüzde 36 civarında. Araştırmaya göre, Suriyeli göçmenlerin yüzde 8’i, diğer göçmenlerin yüzde 5,5’i yükseköğrenim mezunu ya da yükseköğrenimine devam ederken yerli nüfusta bu oran yüzde 25,8’e yükselmektedir. Başka bir ifadeyle yerli nüfusta 10 katılımcıdan en az 6’sı, Suriyeli 10 katılımcıdan ise 2’si lise ve üzerindeki öğrenim kurumundan mezun. Bununla birlikte, katılımcıların hanelerinde yaşayan çocukların okullaşma düzeyi kayda değer. Katılımcılardan hanelerinde yaşayan bireylerle ilgili bilgi de toplanan nicel araştırma bulgularına göre Suriyeliler, yüzde 38,4 ile eğitimine devam eden hanehalkı üyesi oranı en yüksek olan grup. Bu oran Türkiyelilerde yüzde 32,8, diğer göçmenlerde ise yüzde 18,2. Devam edilen eğitim düzeyi sorgulandığında, okullaşan Suriyeli çocukların yüzde 66,3’ünün ilk veya ortaokula devam ettikleri, yüzde 29,8’inin ise lise veya üniversiteye devam ettikleri görülüyor. Yerlilerde ise bu oranlar sırasıyla yüzde 47,4 ve yüzde 49,2. Suriyeli katılımcıların hanehalkı üyelerinin daha yüksek bir oranının ilk ve ortaöğretimde olması, hanelerde 0-18 yaş arasındaki üye oranının daha yüksek olmasından kaynaklanıyor.

Göçmen ve mülteci çocukların temel eğitime katılımı düşük

Resmî açıklamalar Suriyeli çocukların üçte birinin okula kayıtlı olmadığını gösterirken, nitel araştırma, göçmen ve mülteci çocukların bir bölümünün neden temel eğitime katılamadıklarını, katılsalar bile tamamlayamadıklarını ortaya koydu. Araştırmada, mülteci ve göçmen çocukların eğitim sisteminde yaşadığı sorunların; bir kısmının aile dili Türkçe olmayan çocuklar için destek mekanizmalarının yetersiz olması ve öğretmenlerin yabancı öğrencilerin eğitimi konusunda yeterli eğitim almamış olmaları gibi Türk eğitim sisteminin yapısal sorunlarından kaynaklandığı belirtiliyor. Araştırma, bazı sorunların ise çocukların gündelik yaşamlarındaki koşullardan kaynaklandığını ortaya koyuyor. Araştırmada, erkek çocukların ailelerinin yaşadığı ekonomik zorluklar nedeniyle erken yaşta çalışmak zorunda kalmaları ve bazı kız çocuklarının küçük yaşta evlendirilmelerinin okul terkine yol açan önemli sorunlar olduğu vurgulanıyor. Pandeminin çocukların okulla ilişkisinin zayıflamasına neden olduğu da belirtiliyor. Araştırmada ayrıca, artan göçmen karşıtı siyasi söylemlerden beslenen bir ortamda, okullarda Suriyeli çocuklara yönelen akran zorbalığı, kimi zaman öğretmenler ve okul idarecilerinden de kaynaklanan ayrımcılığın kaygı verici boyutlarda olduğunun altı çiziliyor. Araştırmada; eğitim sistemindeki yapısal sorunlarla mülteci ve göçmen öğrencilerin gündelik yaşamlarının kesiştiği noktalara yönelik şu noktaların altı çiziliyor: “Yoksul mahallelerde sınıfların kalabalık olması, bu nedenle okul yöneticilerinin kimi zaman Suriyelileri kaydetmek istememesi, kalabalık sınıflarda öğretmenlerin Türkçeyi iyi bilmeyen öğrencilerle ilgilen(e)memesi, devamsızlık takibinin düzenli yapılmaması, çocukların okulu erken terk etmelerine yol açmaktadır. Dil sorunu, öğrencilerle öğretmenler arasında olduğu gibi, mülteci velilerle öğretmenler arasında da iletişim sorununa neden olmaktadır. Bir diğer sorun, geçici koruma kaydı başka bir ilde olan ailelerin çocuklarını bulundukları ilde okula kaydettirememeleridir.”

Suriye’den Türkiye’ye olan göç, 2019’dan itibaren düşüşe geçiyor

2010 yılından itibaren Türkiye’ye yönelen göç dalgalarını örneklem olarak ele alan “Göçmen Mahallerinde Yaşam: Türkiye’de 2010 Sonrası Göçler ve Göçmenlerin Toplumsal Katılımı” araştırması, Türkiye’ye gelişlerin en yoğun olduğu yılların 2014-2018 dönemi olduğunu ve 2019’dan itibaren göç hızının düştüğünü gösteriyor. Araştırmaya göre, Suriyelilerin yüzde 71,6’sı 4-8 yıl, yüzde 7,1’i ise üç yıl veya daha az bir süredir Türkiye’de yaşıyor. Dokuz yıldan uzun süredir Türkiye’de yaşayan Suriyelilerin oranı ise yüzde 21,2. Diğer göçmenlerin Türkiye’de yaşama sürelerinin ise ağırlıkla beş yıldan az olduğu görülüyor.

Suriyeli kadınların iş hayatına katılımı düşük kalıyor

Araştırmaya katılan Türkiyelilerin yüzde 63,9’u, Suriyeli göçmenlerin yüzde 58’i, diğer göçmenlerin ise yüzde 68’i çalışıyor. Çalışma durumunun cinsiyete bağlı dağılımına bakıldığında ise Türkiyeli erkek katılımcıların yüzde 85’i, kadın katılımcıların yüzde 43,7’si çalışıyor. Suriyelilerde erkek katılımcıların yüzde 87,3’ü çalışırken, kadın katılımcıların sadece yüzde 16,7’si çalışıyor. Ankete katılan diğer göçmenlerde ise erkekler yüzde 89,5 ile oldukça yüksek bir oranda çalışma hayatının içindeyken, kadınlar ise yüzde 37,9 oranıyla yerli nüfustaki kadınların çalışma oranına daha fazla yaklaşıyor. Araştırma, Suriyeli kadınların çalışma yaşamına katılımının düşük kalmasının, Suriyeli ailelerdeki toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin derin olması ve çocukların, yaşlıların ve engellilerin bakımının yerli nüfusun görece sahip olduğu sosyal destek mekanizmalarına göçmen kadınların sahip olmaması nedeniyle kadınların omuzlarına binmesinden kaynaklandığına işaret ediyor.

Nevzat Tarhan: “Küresel sistem ahlaki başarısızlık yaşıyor!” Nevzat Tarhan: “Küresel sistem ahlaki başarısızlık yaşıyor!”

Çocuk işçiliği Suriyeli göçmenlerde daha yaygın

Kiraların görece düşük olduğu, emek yoğun sektörlerde çalışan emekçilerin yaşadığı 39 mahallede gerçekleştirilen araştırmada katılımcıların yüzde 86,6’sının ücretli olarak çalıştığı, yüzde 13,4’ünün ise ağırlıkla küçük esnaf veya zanaatkâr olduğu görülüyor. Araştırma, Suriyeli katılımcıların yüzde 88,8’inin, Türkiyeli katılımcıların ise yüzde 83,2’sinin ücretli bir şekilde çalıştığını ortaya koydu. Hane halkının işgücüne katılımıyla ilgili sorgulamada ise, Suriyeli hane halkının yüzde 27,7’si çalışırken, yerliler arasında bu oran yüzde 36,3’e, diğer göçmenlerde ise yüzde 47’ye yükseliyor. Katılımcıların hane halkı bireylerinin çalışma durumu yaş kırılımı incelendiğinde, 7-17 yaş arasındaki Suriyeli hane halkının çalışma oranı yüzde 4, diğer göçmenlerde bu oran yüzde 3, Türkiyelilerdeyse yüzde 1,7’dir. Yaş kırılımındaki istihdam verileri, çocuk işçilik olgusuna işaret etmenin yanı sıra, göçmenlerin daha genç bir işgücü oluşturduğunu da gösteriyor. STK’lar ve mahalle muhtarlarının tanıklıkları da çocuk işçiliğinin, Türkiye’ye aile bireyleriyle birlikte gelen Suriyeliler arasında diğer göçmen gruplarına göre daha yaygın olduğunu ortaya koyuyor.

Suriyeliler ve Afganlar işgücü olarak üretimin yapısal unsuru haline geldi

Araştırma, toplumdaki yaygın algının tersine göçmenler ve mültecilerin büyük bir bölümünün sosyal yardımlara muhtaç bireyler değil, çalışma yaşamına girmelerindeki engelleri aşabildikleri ölçüde sahip oldukları farklı sermayelere bağlı olarak geçimlerini sağlayabildiklerini ortaya koyuyor. Nitel araştırma, göçmenlerin ve mültecilerin çalışma yaşamına, çalışma rejimindeki bazı engellere rağmen yüksek oranda katılabilmelerini sağlayan en önemli unsurun Türkiye ekonomisindeki vasıfsız ve yarı vasıflı işgücü/ara eleman eksikliği olduğunu gösterdi. Araştırma kapsamında görüşme yapılan işveren örgütleri, işçi örgütleri ve meslek odaları temsilcileri, özellikle sanayi üretimi ve tarımda Suriyelilerin ve Afganların işgücü olarak üretimin yapısal unsurlarından biri haline geldiği bilgisini veriyor. Araştırmaya göre göçmenler istihdama yoğun olarak katılıyor ancak çoğunlukla kayıtdışı çalışıyor.

Dört Suriyeli aileden ancak birinin evinde bulaşık makinesi bulunuyor

Türkiyeli ve göçmen katılımcıların konutlarındaki sahip oldukları temel ev eşyalarına dair sorgulamada ankete katılan yerlilerin ve göçmenlerin neredeyse tamamı evlerinde buzdolabı olduğunu belirtiyor. Evde fırını ve ocağı olan Türkiyeli katılımcıların oranı yüzde 96 iken Suriyelilerde fırın sahipliği yüzde 71,4, diğer göçmen katılımcılarda ise yüzde 76,1 düzeyine düşüyor. Suriyeli katılımcılar arasında evinde ocak bulunanların oranı yüzde 70,3. Ev eşyalarına sahiplik açısından yerli katılımcılarla göçmenler arasındaki daha büyük farklılık ise bulaşık makinesi, klima gibi eşyalarda ortaya çıkıyor. Ankete katılan Türkiyelilerin yüzde 84,1’inin evinde bulaşık makinesi varken, bu oran Suriyelilerde yüzde 25,5’e, diğer göçmenlerde yüzde 39,3’e düşüyor. Aynı şekilde yerli katılımcılar içinde evinde klima olanların oranı yüzde 29,1, Suriyelilerde yüzde 4,9 ve diğer göçmenlerde yüzde 3,8. Otomobil sahipliği yerli haneler içinde yüzde 44,1, Suriyelilerde yüzde 4,3 ve diğer göçmenlerde yüzde 5,5 düzeyinde kalıyor.

Ankete katılan Türkiyelilerin yüzde 51,1’i, Suriyeli göçmenlerin yüzde 0,8’i, diğer göçmenlerin ise yüzde 3’ü yaşadığı evin sahibi olduğunu belirtiyor. Araştırmada, diğer göçmenlerde ev sahipliğinin Suriyelilere göre yüksek çıkmasının nedenleri arasında, Türkiye’de uzman mesleklerde çalışarak veya kendi ülkelerindeki birikimlerini Türkiye’ye aktararak ev sahibi olanların varlığına dikkat çekiliyor.

Göçmen ailelerinin hane halkı geliri aylık ortalama 5 bin liranın altında

“Göçmen Mahallerinde Yaşam: Türkiye’de 2010 Sonrası Göçler ve Göçmenlerin Toplumsal Katılımı” araştırması, göçmen ailelerin büyük bir çoğunluğunun, Türkiyelilerin ise üçte birinin hane halkı aylık gelirinin 6.000 TL’nin altında olduğunu ortaya koydu. Hatırlanacağı gibi, araştırmanın yapıldığı 2022 yılının ilk yarısında aylık net asgari ücret 4.253 TL, ikinci yarısında ise 5.500 TL’ydi. Araştırmaya katılan ve hane halkı gelirine yönelik soruyu cevaplayan Suriyelilerin yüzde 85,5’i, diğer göçmenlerin yüzde 77,2’si aylık hane halkı gelirinin 6 bin liranın altında olduğunu belirtti. Suriyelilerin yüzde 44,1’i ise aylık hane halkı gelirlerinin 4 bin liranın altında olduğu bilgisini verdi. Türkiyeli katılımcıların yüzde 34,2’si hane halkı gelirinin aylık 6.000 TL’nin altında olduğunu, yüzde 31,7’si 6.000-7.999 TL arasında olduğunu, yüzde 14,3’ü ise 8.000-9.999 TL arasında olduğunu belirtirken, yüzde 19,8’i hane halkı gelirinin 10 bin liranın üzerinde olduğu bilgisini verdi. Araştırma, Türkiyelilerin aylık 7.586 TL, Suriyeli göçmenlerin 4.329 TL, diğer göçmenlerin ise 4.994 TL ortalama hane halkı gelirine sahip olduklarını ortaya koydu. Nicel verilerin 17 Haziran-10 Ağustos 2022 tarihleri arasında toplandığı dikkate alındığında Suriyeli ve diğer göçmenlerin hane gelir ortalamalarının asgari ücretin altında ya da asgari ücret bandında olduğu görülüyor. Araştırmada, Türkiyeli hanelerde eğitim düzeyi arttıkça hane halkı gelirinin arttığı görülürken, eğitim düzeyi daha yüksek olan Suriyeli katılımcıların hane halkı gelirlerinin ise genel olarak daha yüksek olmadığı ortaya çıktı. Diğer göçmenlerde ise küçük oranlarda da olsa eğitim düzeyindeki artışa paralel hane halkı gelirinin de arttığı görülüyor. Bu durum çalışma izni alma koşullarının zor olması nedeniyle Suriyeliler açısından vasıfsızlaşmaya işaret ediyor.

Beklenmedik masrafları karşılama gücü yok

Araştırmada katılımcılara sorulan “Yaşamınızda beklenmedik zorunlu bir masraf (kaza, hastalık, evde hasar vb. gibi) çıksa bu masraf ne kadar olursa ödeyebilirsiniz?” sorusuna Türkiyeli katılımcıların dörtte biri, Suriyelilerin ve diğer göçmenlerin de yaklaşık üçte biri beklenmedik bir masrafı ödeyemeyecekleri cevabını verdi. Türkiyelilerin yüzde 45,5’i ya hiçbir zorunlu masrafı ödeyemeyeceklerini ya da ancak 500 TL’ye kadar olan bir masrafı ödeyebileceklerini belirtirken, diğer göçmenlerin yüzde 63,6’sı, Suriyelilerin ise yüzde 78,5’i bu cevabı veriyor. Bu soruya verilen cevaplar aynı zamanda katılımcıların tasarruf imkânı olmadığını da ortaya koyuyor.

Türkiyelilerin yüzde 58,6’sı, Suriyelilerin ise yüzde 35,1’i ekonomik durumlarından memnun değil

Türkiyeli katılımcıların yüzde 58,6’sı, Suriyelilerin yüzde 35,1, diğer göçmenlerin ise yüzde 38,1’i ekonomik durumlarından memnun olmadıklarını belirtiyor. “Şu andaki ekonomik durumunuzdan memnun musunuz?” sorusuna cevaben Türkiyelilerin yüzde 16,7’si, Suriyelilerin yüzde 25,7’si, diğer göçmenlerin ise yüzde 36,4’ü memnun oldukları cevabını verdi. Türkiyelilerin yüzde 24,7’si, Suriyelilerin yüzde 39,2’si, diğer göçmenlerin yüzde 25,5’i ise olumlu veya olumsuz bir cevap vermedi.

Türkiyeli gençlerin yarıya yakını Türkiye’de yaşamaktan memnun değil

Nicel araştırma kapsamında katılımcılara yaşamdan duyulan memnuniyet ve yaşanılan yerde kendini güvende hissedip etmeme durumuna ilişkin de sorular yöneltildi. “Türkiye’de yaşamaktan ne kadar memnunsunuz?” sorusuna Türkiyeli katılımcıların yüzde 35,7’si “memnun değilim” cevabını veriyor. Suriyelilerde bu oran yüzde 14,2, diğer göçmenlerde ise yüzde 18,8. “Türkiye’de yaşamaktan ne kadar memnunsunuz?” sorusuna Suriyeli göçmenlerin yüzde 52’si, diğer göçmenlerin yüzde 64’ü, Türkiyeli katılımcıların ise yüzde 42’si “memnunum” cevabı veriyor. Nicel ve nitel saha çalışmaları, Suriyelilerin ev sahibi ülke hakkında olumlu konuşma yönünde bir eğilimi olduğunu ortaya koyuyor. Yaş grupları ile Türkiye’de yaşamaktan duyulan memnuniyet arasındaki dağılıma bakıldığında ise “Memnun değilim” diyenler arasında en büyük grubu 18-24 yaş arasındaki Türkiyeli genç katılımcılar oluşturuyor. Araştırma, Türkiyeli gençlerin yüzde 48,8’inin Türkiye’de yaşamaktan memnun olmadığını ortaya koydu. Araştırma bulguları, genç mülteci ve göçmenlerin ise Türkiye’deki yaşama daha olumlu baktıkları ve Türkiye’de olmaktan memnun oldukları bilgisini veriyor.

Türkiyeli gençlerin yüzde 62,2’si başka bir ülkede yaşamak isterken Suriyeli ve diğer göçmen gençlerin yüzde 61,4’ü Türkiye’de yaşamaya devam etmeyi düşünüyor

“Oturduğunuz mahallede kendinizi ne kadar güvende hissediyorsunuz?” sorusuna Türkiyeli katılımcıların yüzde 43,8’i güvende hissetmediklerini, yüzde 56,2’si ise güvende hissettikleri cevabını veriyor. Suriyelilerin yüzde 71,6’sı, diğer göçmenlerin ise yüzde 65,8’i “güvende hissediyorum” cevabını veriyor.

“Geleceğinizi düşündüğünüzde Türkiye’de yaşamaya devam etme isteğiniz konusunda ne düşünüyorsunuz?” sorusuna Türkiyelilerin yüzde 48,1’i, Suriyelilerin yüzde 50,7 diğer göçmenlerin ise yüzde 55,2’si “Türkiye’de yaşamaya devam edebilirim” ya da “Türkiye’de kesinlikle yaşamak istiyorum” cevabı veriyor. Araştırma 18-24 yaş arasındaki katılımcılarda özellikle Türkiyeli gençlerin yüzde 43,8’inin başka bir ülkede yaşamayı istediğini ortaya koydu. Suriyeli ve diğer göçmen gençlerin ise yüzde 61’den fazlası gelecekte Türkiye’de yaşamaya devam edebileceğini belirtiyor.

Haksızlığı en fazla işyerlerinde yaşıyorlar

“Türkiye’de yaşadığınız dönem boyunca herhangi bir haksızlığa uğradınız mı?” sorusuna Türkiyeli katılımcıların yüzde 88’i, Suriyelilerin yüzde 79,9’u, diğer göçmenlerin ise yüzde 83,6’sı “hayır” cevabı veriyor. Haksızlığa uğradığını belirten katılımcıların “Hangi sebeplerden dolayı haksızlığa uğradıkları” sorusuna verdikleri cevaplarda, Türkiyeliler en çok ekonomik durum, cinsiyet ve etnik kimlik nedeniyle haksızlığa uğradıklarını beyan ederlerken, Suriyelilerin yanıtlarında dil, milliyet ve ekonomik durum, diğer göçmenlerde ise yabancı olmak, milliyet, etnik kimlik ve dil yanıtlarını öne çıkıyor. “Hangi durumlarda haksızlığa uğradınız?” sorusuna cevaben üç gruptaki katılımcıların verdiği yanıtlar arasında, işyerinde haksızlığa uğrama öne çıkıyor. Türkiyeliler en çok sokakta/toplu taşımada, okulda ve işyerinde cevaplarını verirken, Suriyelilerin en çok belirttiği seçenekler arasında ilk üç sırada sağlık hizmeti alırken, ev ararken ve işyerinde seçenekleri yer alıyor. Diğer göçmenler ise işyerinde, işe başvuru yaparken ve sokakta/toplu taşımada şeklinde sıralıyor.

Suriyelilerin yüzde 40’ı idare edecek düzeyde Türkçe biliyor

Araştırmada Türkiye’ye 2010 yılından itibaren çeşitli biçimlerde ve statülerde giriş yapmış, bir konutta ikamet eden 1.427 Suriyelinin ve 506 diğer göçmenin Türkçeyi kullanma becerileri de yer alıyor. Buna göre, Suriyelilerin yaklaşık yüzde 40’ı Türkçe bir evrakı okuyup içeriğini anlama, konuşma ve medya içeriklerini anlama konularında, Türkçe kullanma becerisi açısından, idare edecek düzeyde olduklarını ifade ediyor. Anlama, konuşma, okuma ve yazmada Türkçeyi kullanma becerilerinin iyi düzeyde olduğunu ifade edenlerin oranıysa yüzde 20’nin üzerinde. Diğer göçmenlerinse yüzde 30,8’i Türkçe bir evrakı okuyup içeriğini anlama açısından iyi, konuşma ve medya içeriklerini anlama konularındaysa yüzde 41-44 düzeyinde idare edecek seviyede oldukları bilgisini paylaşıyor. Türkçe konuşma becerilerinin iyi düzeyde olduğunu ifade edenlerin oranıysa yüzde 23 düzeyinde.

Gündelik yaşamda yardımlaşma yok denecek kadar düşük düzeyde

Araştırma, Türkiyeliler, Suriyeli ve diğer göçmenlerin kendileriyle aynı uyruktan olmayan komşuları ya da tanıdıklarının evine gitme sıklıklarının son derece düşük olduğunu gösterdi. Araştırma, yerli katılımcıların yüzde 67’si, Suriyeli göçmenlerin yüzde 37,6’sı ve diğer göçmenlerin yüzde 52,8’i hiçbir zaman kendisiyle aynı uyruktan olmayan komşu ya da tanıdıklarının evlerine gitmediklerini ortaya koydu. Araştırma, Türkiyeliler ve göçmen grupları arasında ve göçmen gruplarının kendi aralarında gündelik yaşamda yardımlaşmanın son derece düşük düzeyde kaldığını da ortaya koydu. 

Editör: Erdal ŞAHAN