Deniz tabanına döşenen binlerce kilometrelik fiber optik kablo ve sensör ağıyla, depremleri ve tsunamileri dakikalar öncesinden tahmin edebilen bir "sinir sistemi" oluşturuldu.

Okyanusun Dibine Döşenen Üç Ayrı Ağ

Volkswagen'den Tartışma Yaratan Karar: Beygir Gücü Aboneliğiyle Sınırlama Getirildi
Volkswagen'den Tartışma Yaratan Karar: Beygir Gücü Aboneliğiyle Sınırlama Getirildi
İçeriği Görüntüle

Japonya'nın geliştirdiği bu devasa erken uyarı sistemi, üç ana projenin birleşiminden oluşuyor: S-net, DONET ve N-net. Her biri farklı bölgelere odaklanan bu sistemler, deprem ve tsunami tehlikesini en aza indirmeyi hedefliyor.

  • S-net: Bu sistem, Japonya'nın doğu kıyılarındaki sismik aktiviteyi izliyor. 5.700 kilometre uzunluğundaki denizaltı kabloları ve 150 gözlemevi sayesinde, depremin ilk şok dalgaları anında tespit edilebiliyor. S-net, 2018'deki 6.0 büyüklüğündeki depremi 20 saniye önceden bildirmeyi başardı.

  • DONET: Ülkenin güney kıyılarındaki tehlikeli Nankai Çukuru fay hattını izlemek için 2006'da başlatılan bu proje, yüksek hassasiyetli sensörlerle deniz tabanındaki en küçük hareketleri bile algılıyor. Özellikle basınç sensörleri, tsunami dalgalarının oluşumunu erkenden haber vererek kritik zaman kazancı sağlıyor.

  • N-net: 2019'da başlatılan bu proje, DONET'in kapsamadığı alanları izlemek amacıyla kuruldu. 1.600 kilometre fiber optik kablo ve 36 denizaltı gözlemevi ile Nankai fay hattındaki gerilme birikimi uzun vadede izleniyor.

Kazanılan Saniyeler ve Dakikalar Hayat Kurtarıyor

Bu üç teknoloji sayesinde Japonya, depremlerde 20 saniye, tsunamilerde ise 20 dakika kadar bir erken uyarı süresi kazanıyor. Bu süreler kısa gibi görünse de, acil durum önlemleri için hayati önem taşıyor:

  • Hızlı trenler otomatik olarak durduruluyor.

  • Fabrikalar ve kritik altyapılar devre dışı bırakılıyor.

  • Havaalanları ve limanlarda gerekli önlemler alınıyor.

  • İnsanlar güvenli yerlere tahliye ediliyor.

Bu sistem, doğanın gücüne karşı koymanın mümkün olmadığını kabul ederek, hazırlıklı olmanın ne kadar değerli olduğunu tüm dünyaya gösteriyor. Türkiye gibi deprem kuşağında yer alan ülkeler için de Japonya'nın bu modeli, örnek alınması gereken önemli bir adımdır.