Maalesef internetin hayatımıza girmesiyle birlikte bazılarımız her geçen gün mahremiyetten uzak yaşamaya başladı.
Sabah uyanır uyanmaz yataktaki geceliklerimizle başlayan sosyal medya çılgınlığı gün içinde kahvaltı, evlilik teklifi, yıldönümü yemekleri, doğum günleri partileri, doğumhaneler önünde paylaşılan görüntüler ,akşam yemekleri, tatiller, kuafördeki hallerimiz, hatta mezar taşlarını bile paylaşmanın uygun görüldüğü bir hale dönüştü. Her şey sosyal medyada artık. Ebeveynlerin bunlarında ötesinde küçük çocukların resimlerini videolarını paylaşması da düşündürücü. Üstelik tüm bunlar bir paylaşım değil, bir yarış halini aldı sanki. Üzüntüyü, sevinci, özel anını saklamak değil, göstermek marifet oldu. Oysa her şey bu kadar görünür olmak zorunda da değil. Tüm bunlar her şeyin güzel görünmek zorunda olduğu duygusuyla yapılıyor. Bazen o kadar abartıyoruz ki, en güzel resimleri çekmek isterken bulunduğumuz yerin ve zamanın bize verdiği mutluluğu yaşayamaz hale geliyoruz. Peki ama eskiden fotoğraf albümlerine bakarken keyif aldığımız o zamanlar sanki her şey daha mı anlamlıydı ne dersiniz? Oysa günümüzde doğal hallerimizden çıktığımız zamanlarda mahremiyetimizin sınırı nerede başlıyor, nerede bitiyor? Sizce bu kadar özel anları paylaşmak ne kadar doğru? Tanımadığımız insanların resimlerine bakarken veya videolarını izlerken boşa geçirdiğimiz zamanlar?
Eski günler ne güzeldi dediğimiz zamanlarda, her şey duvarların ardında yaşanıyordu .Herkesin bir mahremiyeti vardı. Şimdi ise çiftlerin tartışmalarını bile sosyal medyadan canlı olarak takip edebiliyoruz .Aynı apartmanda yaşayıp komşularımıza sabahları günaydın demediğimiz halde, tanımadığımız insanların hayatlarını saatlerce izleyebiliyoruz.
Bazı ebeveynler çocuklarına vakit geçirmeleri için küçük yaşlarda telefon kullanmalarına izin verebiliyor ve bu çocukların telefonları kontrolsüz şekilde kullanabilecekleri gerçeğini de hatırlamalıyız. Paylaşılan bu görüntülerin küçük çocuklar üzerindeki olumsuz etkilerini de unutmamalıyız.
Sosyal medya elbette çağımızın bir gerçeği. Ancak bu gerçeği yaşarken, kişisel sınırlarımızı, başkalarının mahremiyet hakkını ve paylaştığımız her şeyin iz bıraktığını ve bu paylaşımlardan bazılarımızın olumsuz etkilendiği gerçeğini de göz ardı edemeyiz.
Paylaşmak güzel olabilir ama her şey paylaşılacak kadar değerli olmayabilir. Bazen susmak, gizlemek ve sadece anı yaşamak göstermeye çalışmaktan daha kıymetlidir.
Özcan Kıvradım
Eğitim Danışmanı