Yeşilçam sinemasının 1980’li ve 90’lı yıllarındaki birçok yapımda figüran olarak yer alan ve aralarında Kemal Sunal, Cüneyt Arkın, İlyas Salman gibi usta isimlerle aynı sahneyi paylaşan 62 yaşındaki Ziya Çirkin, bugün İstanbul’un Beyoğlu ilçesinde yaşamını sürdürebilmek için sokakta org çalarak geçimini sağlamaya çalışıyor. Sinema sektörüne 38 yılını vermesine rağmen ne sosyal güvencesi ne de düzenli bir geliri bulunan Çirkin, geçmişte oynadığı filmlerin afişlerini yanında taşıyarak izleyenlere sunuyor. Ziya Çirkin, henüz 10 yaşındayken Kayseri’deki ailesinin yanından ayrılarak İstanbul’a geldiğini, çok küçük yaşta çalışmaya başladığını ve hayatının büyük bölümünü Yeşilçam emekçisi olarak geçirdiğini belirtiyor.
Geçirdiği bir kaza sonrası yürüme zorluğu çeken Çirkin, devletten aldığı özürlü maaşını da ailesiyle yaşadığı hukuki sorunlar nedeniyle alamadığını ifade ediyor. Anne ve babasını kaybettikten sonra sokakta kaldığını, bir dönem kimsenin kendisiyle ilgilenmediğini anlatan Ziya Çirkin, şu an bir iş adamı tarafından kendisine kiralanan küçük bir odada yaşamını sürdürüyor. Orgunu çalarak Beyoğlu İstiklal Caddesi’nde müzik yapan sanatçı, bazen yardımsever insanların desteğiyle günü geçirdiğini, bazen ise tek başına kalakaldığını anlatıyor.
Sinemaya ve müziğe tövbe ettiğini ancak hayat şartları nedeniyle tekrar org çalmaya başladığını belirten Çirkin, beyaz perdenin geçmişteki gücünü ve Yeşilçam döneminin etkisini özlemle anıyor. “Birkaç filmde başrolüm var ama genellikle figürandım” diyen Çirkin, Sarı Güller ve Mutlu Olmak gibi projelerde önemli roller üstlendiğini, ancak hiçbir zaman jön olamadığını da sözlerine ekliyor. “Şimdi Yeşilçam bitti. O dönem bitti. Artık ne ajans kaldı ne de setler eskisi gibi” diyen Ziya Çirkin, kameraların önünde geçen uzun yıllarının ardından bugün sokaklarda, hayatta kalma mücadelesi verdiğini vurguluyor.
Bir zamanların Yeşilçam emekçisi olan Ziya Çirkin’in hikâyesi, sadece bir sanatçının unutuluşu değil; aynı zamanda Türk sinema tarihine isimsiz emek veren yüzlerce figüranın da sessiz portresini ortaya koyuyor. Bugün Beyoğlu’nun kalabalığı içinde yükselen org sesi, Yeşilçam’dan bugüne uzanan bir yaşam direnişinin notalarını taşıyor.