İçişleri Bakanlığı'nın Türkiye'deki İsrail ajanlarına yönelik operasyon başlatacağı iddiaları gündemde! İran-İsrail savaşının kökenleri ve geçmişteki "Köstebek" operasyonları ışığında, bu iddiaları mercek altına alıyoruz.
Ajan savaşları Türkiye'ye mi sıçradı?
Ortadoğu, bir kez daha sıcak bir çatışmanın pençesinde. 13 Haziran'da başlayan İsrail-İran savaşı, iki ülke arasındaki yıllardır süregelen "gölge savaşı" tam ölçekli bir çatışmaya dönüştürdü. Peki, bir zamanlar stratejik müttefik olan bu iki ülke nasıl oldu da birbirinin açık düşmanı haline geldi? Bu sorunun cevabı, 1950'lerden günümüze uzanan karmaşık diplomatik ilişkilerin ve bölgesel stratejilerin derinliklerinde yatıyor.
Poseidon’un Mızrağından Düşmanlığa: Tarihi Bir Bakış
İsrail'in 1948'deki kuruluşundan itibaren Ortadoğu'daki varlığı, Arap ülkelerinin yoğun tepkisiyle karşılaştı. Bu durum, İsrail'i bölgede Arap olmayan güçlerle ittifaklar kurmaya itti. İşte tam bu noktada, Şah Muhammed Rıza Pehlevi dönemindeki İran, İsrail'in bölgedeki stratejik müttefiklerinden biri oldu.
Özellikle 1956 yılında kurulan ve "Poseidon’un üç uçlu mızrağı" anlamına gelen "Trident İstihbarat Ağı" ile İsrail, İran ve Türkiye arasında yakın bir iş birliği başladı. Soğuk Savaş'ın bu kritik döneminde, İsrail ve İran arasındaki ilişkiler askeri ve istihbari alanda derinleşti; petrol ticareti arttı ve iki ülke arasında sessiz diplomatik temsilcilikler açıldı. Bu, bölgede güç dengelerini derinden etkileyen, pek bilinmeyen ama son derece önemli bir ittifaktı.
Poseidon’un Mızrağından Düşmanlığa: İsrail-İran İlişkilerinin Derin Tarihi
İsrail'in 1948'deki kuruluşu, Orta Doğu'da büyük bir etki yarattı. Arap ülkelerinin sert tepkisi, İsrail'i bölgede Arap olmayan müttefikler aramaya itti. İşte tam bu noktada, Şah Muhammed Rıza Pehlevi dönemindeki İran, İsrail'in stratejik partnerlerinden biri haline geldi.
Özellikle 1956'da kurulan ve "Poseidon'un üç uçlu mızrağı" anlamına gelen "Trident İstihbarat Ağı", İsrail, İran ve Türkiye arasında yakın bir iş birliğinin temelini attı. Soğuk Savaş'ın bu kritik döneminde, İsrail ve İran arasındaki ilişkiler askeri ve istihbari alanda derinleşti. Petrol ticareti arttı, iki ülke arasında sessiz diplomatik temsilcilikler açıldı. Bu, bölgedeki güç dengelerini derinden etkileyen, ancak pek bilinmeyen son derece önemli bir ittifaktı.
1979 Devrimi: Her Şey Nasıl Değişti?
1956'da kurulan bu güçlü yapı, 1979 İran İslam Devrimi ile kökten değişti ve dağıldı. Ayetullah Humeyni liderliğindeki devrimle Şah rejimi devrildi ve yeni rejim, İsrail'i "Küçük Şeytan", ABD'yi ise "Büyük Şeytan" ilan etti.
Tahran'daki İsrail Büyükelçiliği kapatıldı. Hatta devrim sonrasında Filistin lideri Yaser Arafat'ın Tahran'ı ziyareti sırasında, sembolik olarak İsrail Büyükelçiliği'nin anahtarı Arafat'a teslim edildi. Böylece, bir dönem bölgesel müttefik olan bu iki ülke, artık açık ve geri dönülmez düşmanlar haline geldi.
Vekâlet Savaşları Dönemi: İsrail ve İran Nasıl Çatışıyor?
İran Devrimi'nin ardından İsrail ve İran arasında doğrudan çatışmalar yerine vekâlet savaşları öne çıktı. İran, Lübnan'daki Hizbullah, Yemen'deki Husiler ve Irak'taki Şii milis grupları destekleyerek İsrail karşıtı "Direniş Ekseni"ni güçlendirdi. Bu dönemde, iki ülke doğrudan karşı karşıya gelmeden, farklı bölgelerde sürekli bir çatışma sürdürdü. Hizbullah'ın 1982'de Lübnan iç savaşına müdahalesinden itibaren İran, İsrail'e yönelik saldırılar düzenleyen en büyük vekâlet gücünü oluşturdu. Bu durum, bölgedeki gerilimi sürekli yüksek tutan ana dinamiklerden biri oldu.
Şimdi ise, mevcut İsrail-İran savaşı ekseninde, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya'nın Türkiye'deki İsrail ajanları ile ilgili yeni bir çalışma başlattığı yönünde kulaktan kulağa yayılan bilgiler var. Henüz resmi bir açıklama yapılmamış olsa da, bölgesel gerilimin Türkiye'ye yansımaları ve istihbarat faaliyetlerinin artışı, bu iddiaların ciddiyetini gözler önüne seriyor. Türkiye, bölgesel denklemlerde kilit bir ülke olarak, bu tür istihbarat savaşlarının hedefi olmaya devam ediyor. İçişleri Bakanlığı'nın olası yeni bir operasyonu, Türkiye'nin ulusal güvenliği açısından büyük önem taşıyacaktır. Gelişmeler, kamuoyu tarafından yakından takip ediliyor.